Yazan Kim
OYNAYAN BİZLERİZ DE, YAZAN KİM?
Henüz 30 lu yaşlardayım. Kısa bir
ömür gibi gelebilir ama kaç kez feleğin çemberinden geçtim artık sayamıyorum.
Başarı, mutluluk, acı, hüzün, intikam, sırtından bıçaklanma… Ne ararsan var. Doğrular
ve yanlışlar. Tecrübe dediğimiz şey bu olsa gerek.
Toplum olarak bir yerlere ait olma
güdüsü var genelimizde. Sorgusuz itaat, tam bağlılık, dikte edilen görüşü
savunma, aynı dili konuşma bu aidiyetin getirmiş olduğu olgulardan bazıları
sadece. Bazen o kadar kaptırıyoruz ki kendimizi, yanlış olduğunu bildiğimiz bir
düşünceyi/hareketi bile istemsizce de olsa savunabiliyoruz o an. Çünkü “inandığımız
insanlar bize yanlış bir şey yaptırmazlar, elbet vardır bir bildikleri” deyip
işin içinden çıkıyoruz. Oysaki tam teslimiyet göstermeyip biraz sorgulasak,
sonraları dövüneceğimiz bir yanlışı yapmamış olurduk belki de. Kimse dört
dörtlük değil, elbette hatalarımız, yanlışlarımız olacak ama göstere göstere
hataya düşmekte insanoğluna mahsus olsa gerek.
Somut olarak olmasa bile insanların
çoğu herhangi bir konuda taraftarlık gösterir. Siyaset, din, kültür, sosyal,
ekonomi bu konuların başında gelir. Duymak istediğimiz şeyleri söyleyen
birileri çıkınca takılıyoruz hemen peşine. Av peşinde olan insanlar da bunu çok
güzel kullanıyor. Biraz güzel söz ile maddi/manevi destekte işin içine girince
yavaş yavaş robotlaşmaya adım atmış oluyoruz. Sonrası mı? Sonrası artık irade
meselesi, işte sorgulama burada işin içine giriyor.
Doğru tektir aslında ama her insanın
doğrusu kendi görüşüne göre değişir. Gerçek doğruyu bulduğumuzda belki de iş
işten geçmiş olur fakat yine de zararın neresinden dönersen kârdır.
Hiç yorum yok: